31 Mart 2012 Cumartesi

kıyıya bağlı bir geminin alabora olması...
haber değeri taşımadığını kim iddia edebililir?

Mektup

buralara şehir geç yağar, nasıl olur deme, buralara bazen intihar etmeyen çocukların da yolu düşer... hepsi ufak bir yanlışlığa emsal, o ayrı...

mucizelerimizi sorgulama.

sabaha karşılarımız hep soğuk bir maviye yakınsar, akşamlarımız ayaz, evlerimizin tavanları hep yüksek, duvarlarımız cinayetlerimize tanık...

bizleri en çok orospular tanır çünkü, ata sporumuz olarak ayak izlerimizin matemini onlara emanet ederiz.

yazdğımız zamanlar da uzak gezegenlerden görülmüştür elbet. giremediğimiz sokakları, görüpte yolumuzu değiştirdiğimiz parkları ama en çok başlayamadan unuttuklarımızı kanımızla yazarız, sırf ölünce yalnız kalmayalım diye...

vazgeçtiğimizi düşünmeni istemem, bu şehirde bilinmez bir akşam vakti ne kadar çok peron kundaklandı sırf varlığımızı kanıtlayabilelim diye, şimdi ellerini tutup anlatsam, inanmazsın...

misal, daha dün Deli Gülsüm'ün bebeği oldu, buruşuk, mavi-mor arası, yapış yapış bi'şey, görsen korkarsın... muhtar - nasıl seçildiğini bir başka mektubun konusu- biriktirdği hayal kırıklıklarını hediye olarak verdi, savaşta bir bacağını kendi elleriyle gömen Osman beyaz saksıda daha yeni yeşermeye başlayan bir tutam ihanet, üst komşum fingirdek Nebahat de yaldızları dökülmüş yamuk yumuk bir pakette bir avuç trajedi...

ben kulağında "deniz" diye fısıldadım, sırf büyüyünce rüzgara anlatacak hikayeleri olsun diye...

gözlerinden hasretle öperim.

27 Mart 2012 Salı

Fotoğrafsız

uzak denizlere ait siren sesleri yankılanır bazen bu duvarlarda...ışıklar sönmez, gidenler anılmaz, eskiye dair ne varsa yangın...

şehrin senden ayrı mavi bir telaşı sürmesi, sokak köpeklerinin kavgaları, parkların yeşili... yağmaladığın ne varsa kanına işlensin.

parmak izlerine iyi bak, daha yakın, daha derin, oralarda bir yerlerde sessizliğinin baş harfleri gizli.

ve
sen
bana
gidilmemiş
bir
yol
borçlusun.

24 Mart 2012 Cumartesi

Vapur

ve çoğu mucize sadece uykuyla uyanıklık arasında yaşanır. bir yere ait hissetmenin coğrafya ile alakası yoktur. ezberini bozan ne kadar yangın varsa hepsini biriktir, belki de sadece bit pazarında ışıltılı şeyler bulunca konuşacağız. beklediğin ne varsa geride kalan, kaderine yaz, fallarında dilek tut, sokak köpeklerini kızıdırıp kendini ısırt. kırsaldan ayrıldığın zamanlarda, duvardaki notalarda ama en çok yeşilliklerden umudunu kesince peronların değeri anlaşılır. sahile vurduğun sessizliğinle barıştığın an, işte tam orda senin için diliyorum ki;

sözcüklerine dalgalar karışsın.