24 Haziran 2012 Pazar

Tramvay

ve o gece... o güzel gece... söylenmesi gereken ne varsa, atılan her adımda bir kaldırım taşına mühürlendi. görülen ne kadar fahişe varsa, bir sonraki gün beş çayına davet edilmek için açık adresleri kırmızı defterlere kaydedildi. bunların içinde en önemlisi ise; sokak çocuklarına emanet edilerek şerefi korunan bütün notalar yaratılan mizansen kefaretsiz kalmasın diye şeyhimizin gösterdiği tekkeye bağışlandı. kaderin biraz daha erken dönemlerine denk gelseydik, inanınız pek saygı değer dostlarım, o gece, asaletimiz çocuklarınızın tarih kitaplarına konu olurdu... ardından gün doğdu, gün battı. ardından, yaldızları kullanılmaktan dökülmüş kinayeler ve tecrübeleri ile kentin en işlek caddesine yakışacak mezar taşları kaldı. vazgeçilen o son anda beyaz bir hikaye yazıldı, üvey annesine biraz sevilmek için yalvaran öksüzler gibi sokakları denize çıkan şehirlerden af istendi, tabutunu ilk kim yaktıysa, yeşillikler içinde kanıyla ilk o barıştı... ardından mevsim yaz oldu, mevsim evsizlere ev oldu. en fazla kim yüklemlerini gizli özneden muaf tutabildiyse, onu birinci ilan ettik. kazandığı kin, rutubetin tavanlara işlemesinden çok sonra küften üç gün önceydi. sonra, saklandı. o kadar güzel saklandı ki, bulmaya kıyamadık. sür manşetten dünyaya en janti dostumuzu iyi bildiğimizi ilan ettik, kendisi katılamayacağı için cenaze töreni yapmayı kabalık kabul ederek, aziz hatırasının şerefine balya balya şiir yaktık... itiraf ediyorum ki bu oyunu biz başlattık.ilk kim arkasını döndüyse, masaya diğeri özlenmesi gereken bir cinayet bıraktı, mevsim normallerinin üstünde kim kaldıysa, öteki toprağa uykusuzluğunu gömdü, sırf kundaklanan peronlar birbirine benzemesin diye şırıngalar altınla kaplandı. ve sevgili dostlarım, itiraf etmek gerekirse, bütün bu hikaye sırf yollar ıssız kalmasın diye susuldu.

1 yorum:

  1. ne yanan cesetler ne de kağıt kesikli vücutlar sergilendi,sırf senin göz çukurların dolsun diye gümüş aynalar altın sulara batırıldı. peronlarda koşan orospular bile gülümsedi. kan akan gözlerde, mağrur şehrinin yalnızlığıyla pişmiş soytarılar senin için mevsimleri değiştirdi. Ve sen kabul et, içtiğin zevk sigaraları bile cenazeleri anlamlandıramadı, sen onları özgür bırak ki kırmızılar daha fazla siyaha dönmesin.mağrur mağrur , ölüm ölüm gibi kalsın.

    YanıtlaSil