29 Haziran 2010 Salı

şizofren

- selam
* selam
-nasılsın
*iyiyim
-ooo,sıradanlaşma çabaları???
*sıradan değilmişim gibi konuşma
-sıradansın
*fazlasıyla
-buna gerçekten üzülüyor musun?
*asla!mümkün olsa kimsenin hayatına dokunmamayı tercih ederdim
-dokunduğunu -dokunabildiğini- kim söyledi?
*adım çoktan söylendi...çok fazla söylendi...
-şaşırtıcı ama doğru söylüyorsun.
*kimse doğruyu söylemez. erdemliymişim gibi davranma
-değilsin.
*kesinlikle.
-ne demişti nietzsche erdem konusunda?
*insanın tek bir erdem seçmesi gerektiğini...
-nedenini de hatırlıyor musun?
*ben herşeyi hatırlarım, yıllar öncesinde çalınan bir flütün rengini bile...
-senin trajedin de burada başlıyor
*farkındayım.
-dinliyorum...
*dinlemiyorsun...ama yine de söyleyeyim; insanın kendisine tek bir erdem seçmesi gerektiğini söyler nietzsche çünkü birden fazla olursa erdemler birbirleriyle savaşır...
-senin savaşların var mı?
*yok.sanırım hiç olmadı.
-olsun mu?
*olmasın.
-fazla mı tembelsin acaba?
*fazla farkındayım diyelim...
-neyin?
*tabiki de öldüğümüzün.
-saçmalama herkes bir gün öleceğini bilir!!!
*bunu biliyor olmaları,farkında oldukları anlamına gelmiyor ama
-kelime oyunları yapıyorsun yine...
*yapmıyorum. ama seni düşüncenden vazgeçirmeye çalışacak da değilim...fikirlerin benim farkındalığımı etkilemiyor,etkilemez,etkilemeyecek...
-çok... çok...
*evet???
-burnun çok havada!!! fazlasıyla!!!
*"değil" dememi bekleme. olabilir...
-neden peki?
*çünkü kendimi buldum...çünkü bütün taşlarım yerli yerinde...çünkü bütün bunlar için çok büyük bedeller ödedim!!!
-laf...dünyanın yarısı açlıktan ölürken,kalan yarısı birbirinin gözünü oymaya çalışırken,ucuz edebiyat parçaları döküyorsunuz bütün sokaklara...
*bizim zamanımızın en büyük hastalığı bu...bulaşıcıdır da aynı zamanda dikkat et...hepimiz sabun köpüğü şairleriyiz...hayatlarımızda trajedilerimiz olmazsa...görürüz!!!
-neyi görürsünüz???
*bir bekleme odasında olduğumuzu,istisnasız...
-anlamadım?!?
*anladın...sırf anlatayım diye numara yapıyorsun...
-bir kere olsun bunu seslendirmeye ihtiyacın var,biliyorsun...hadi oyunu bozma...anlamadım?!?
*hepimiz bir bekleme odasındayız. küçük, sisli,pencerelerinden ışık alan,toz tanecikleri o ışıkla görülen bir bekleme odasında...sıkılmayalım diye orta sehpanın üstündeki dergileri karıştırıyoruz.yaptığımız sadece bu...bazen bir yazıya ya da fotoğrafa o kadar kaptırıyoruz ki kendimizi...unutuveriyoruz beklediğimizi...çünkü buna ihtiyacımız var...hatta içimizden çoğunun zihni silikleşti,beklediğini unuttu,sadece bilincinin arka taraflarında biliyorlar,arada korkusu hissediliyor,bilinçaltına atılıyor bütün suçlar...sadece sarhoşlar,deliler ve yeni doğanlar gerçeği biliyor,zihinleri bulanmıyor...
-sen bunların hangisisin?
*inan bilmiyorum...
-yani trajedileriniz?...
*hepsine ihtiyacımız var. hayatlarımızı kurtaran evcil hayvanlar gibi sahipleniyoruz onları, yanımızdan ayırmıyoruz...ayıramıyoruz ki kafamızı kaldırıp o kapının açılmasını,gerçek olan tek şeyin,varlığımızın amacını görmeyelim...
bütün trajedilerimize ihtiyacımız var,mutlu olabilmemiz için...hem de hepsine...
-bunlar da kırık dökük zavallı kelimeler değil mi sayın sabun köpüğü şairi?
*aksini hiçbir zaman iddia etmedim, hele kelimeleri bu kadar sevmezken...
-nasıl olduğunu gerçekten söylemeyecek misin?
*susacağım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder