23 Mayıs 2010 Pazar

Ama çok saçma

İnsanoğlu böyle elde avuçta tutulmayan gayet likidite özelliklerine haiz bir nefse sahip.Biraz bakınca ziyadesiyle ilginç,ziyadesiyle saçma...

İki gün önce hayatımızda olmayanlar için çekilen ızdırabın katsayısının birbirleriyle bir doğru orantı oluşturması gerekirken, mantıklı ve anlamlı tek bir adım atamayan insan bünyesinin söz konusu şeyler/kişiler gidince;ezelden beri onlarla bütünleşmişçesine melankoliye düşebilme potansiyellerii adeta takdirlere şayan.

Misal;ömrünün neredeyse yarısını geçtikten sonra,bırak kendisini,tadını; yetiştiği coğrafyanın atlasta varlığından bile habersiz olan bir şahsa yeni bir meyve sunduk tadına da baktırdık farzedelim.Şahıs bir hafta kadar bu meyveyi bilinçsizce ve severek tüketti diyelim,hadi gerçekçi olalım meyveyi baya bir fazla sevdi -ama kendisini yediği için meyveye çaktırmak yok,bir nevi gururda var bünyede-sonra bir şekilde meyveye erişmesinde bir sıkıntı oldu,artık hayatına o meyvesiz devam etmek zorunda kaldı gibi bir senaryo oluşturduk.

Bu yokluk safhasında neler olabileceği gözlerinizde canlanıyor mu?

Çok sevilen meyvenin zat-ı muhteremimizin hayatından çıkmasıyla,şahsımız günlük hayatına "ben zaten bu mereti bir haftadır tanıyorum,ömrüm bunsuz geçmiş,ne olacak çeşit oldu işte bir hafta hayatımda karıma çocuklarıma döner,geceleri tv karşısında uyuklarken çekirdeğimi çitlerim her zamanki gibi,nedir yani?" diyerek en mantıklı kararı seçmez...

Seçilen yol mantıksızlığına bakılmaksızın şudur; omzunda ağlanacak dostlar-çok ketumsanız sayıları az ya da konunun sadece çerçevesini bilen şahıslar- mümkünse bol alkol,sigara,"abi sana meyve mi yok bak yaz da geldi kavun var karpuz var kütür kütür erik bile çıktı ne diyosun..." muhabbetleri içinde muhakkak içimizde dokunulmadık kıyı kalması diye dinlenen "masa şarkıları" ile taçlandırılan ilk yardım ekibi...

Kimsede düşünmez ki,"ben hep bendim,üç günde nasıl varlığından bile habersiz olduğum bu şeye böylesine bağlandım,böylesine acı çekiyorum arkasından"...

İnsanoğlu ziyadesiyle saçma bir varlık...

Ya beyinlerimiz hayatımızın gerçek sefilliklerini görüp,intihar etme eğilimimizi böyle gerçekliği şüpheli acılarla perdeliyor... Ya da gerçekten saçmayız...

p.s.
Suzan Kardeş ve Sezen Aksu'nun düetiyle "kır çiçeği"ni muhakkak dinleyin,dinlettirin efendim,evat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder